SAVALAN
(4811 mt.) TIRMANIŞI
KESRA
(4597 MT.) VE HEREM (4612 MT) ZİRVELERİNE TÜRKİYE’DEN İLK ÇIKIŞ
Eminim ki bu dağların fotoğraflarını gören, youtubeye koyduğum belgesellerini izleyen ve tırmanış hikayemizi okuyan tüm dağcıların içinde bir Kesra ateşi yanacak, bir Herem hasreti başlayacak.
Dik bir eğimde, zaman zaman 4 derecelik rotalardan oluşan iki farklı bacadan çıkılan bir dağdır Kesra. Yorucu, zor ama İran’ın diğer dağları gibi hiç değil. Hem zorluk konusunda hem de kalabalıklık konusunda… Bu dağlara giderseniz orada sizden başka kimse olmayacaktır.
KESRA
VE HEREM ZİRVELERİNE TÜRKİYE’DEN İLK ÇIKIŞIN RAPORU:
Sabah kalkıyoruz. Zor bir dağ olan Kesra’ya
doğru Savalan kampımızdan jiplerimizle hareket ediyoruz. Şahsevenlerin
yaylalarının ortasında bir buçuk saat süren bir jip safarisi daha yapıyoruz.
Bayılıyoruz buna. Şahseverler İran’da bir Türk boyu adı. Karagöl’ü geçince
jiplerimizden iniyoruz ve Kesra kampına doğru 2.5 saat sürecek olan tam yük bir
yürüyüş başlıyor. Yemyeşil otlukların ve çiçeklerin içinde yükseliyoruz. Burası
Savalan gibi değil. Bence çok daha güzel ve çok daha manzaralı. Bir de
ortalıklarda kimse yok. Bir dağcının istediği gibi. Turuncu renkli
cankurtaran’a (dağ evi) ulaşıyoruz. Burası 3762 mt. R akımlı ana kamp. O gece orada kalıyoruz.
Kesra zirveye 12.00 – 13.00 arası ulaşabilirsek Herem zirveye devam
edebileceğimizi rehberimiz Ekber Nejef belirtiyor. Ardı arkasına patlayan
devasa kayaların buzullardan aşağıya son sürat yuvarlanmalarını izledikten
sonra rehberimizin hava karanlıkken zirveye hareket etmek istememesine hak
veriyoruz. O gece sabaha kadar patlayan kayaların, çıkardığı sesleri dinleyerek
bir uyuduk bir uyandık. Sabah 4’te kalktık ve 5’te zirveye hareket ettik.
40 dakikalık yatay bir kayalıkta, kayaların üzerinden seke seke gittik ve buzulu geçer geçmez yükselmeye başladık. Çarşak ve kayalık bir rotadan ilerledik. Patika falan da yok. Ziyaretçisi neredeyse hiç olmayan bir dağ. İlk bacanın altına geliyoruz. Taş dökülme tehlikesinin bol olduğu bir rota.
Zaman zaman da öndekilerin taş düşürdüğü çok dikkat etmek gereken bir rota. Burası Kesra dağının batı yamacı. Güneş en son buraya vuracağı için taş patlaması olayı yaşamamız en aza inmiş oluyor. İlk bacanın bitiminde 1 saatlik bir geçiş ve ardından ikinci bir baca… Bu bacanın bir tane girişi var. Diğer yerlerde giriş yok ya da teknik malzeme ile giriş açılabilir.
Bu bacadan da dikatlice çıkıyoruz. 4450 rakımdan sonra Ssavalan istikametine, yani doğuya doğru, Kaldı – Top Sahası mevkisi gibi bir düzlükten yürüyoruz. En sonraki kule Kesra Zirve. 4597 mt. Buraya saat 11.00’de ulaşıyoruz ve mutluluğumuza doyum olmuyor. Bulutlar bir toplanıp bir dağılıyor. Aşağımızda buzul gölleri, karlı vadiler, hemen üzerimizde bir heyula gibi duran Savalan volkanı dumanların arasında bir görünüp bir kayboluyor. Fazla vakit kaybetmeden 5 kişi olarak Herem’e trans için hareket ediyoruz. Grubun geri kalanı 3 rehberle birlikte dönüşe geçiyor. Hava git gide iyice kapanıyor. Derin bir boyuna inip dik kayalıklardan tırmanıyoruz ve 5612 rakımlı Herem zirvesine ulaşıyoruz. Zirve fotoğrafları alıyoruz. Herem zirveleri, Kesra ve Savalan zirveleri içinde zirve defteri olan tek zirve burası. Defteri yazarken kar atıştırmaya başlıyor. Acele ediyoruz. Sis zaman zaman görüntüyü birkaç metreye kadar düşürüyor. Sis, vadinin içinde aceleci, sanki bir yere yetişmek ister gibi…
Aynı boyunu inip çıktıktan sonra ikinci kez Kesra zirve yaparak inişe
geçiyoruz. Sis iyice kapattı. Yolumuzu bulmakta biraz güçlük çekiyoruz.
Aldığımız GPS kaydı da, pillerin bitmesi nedeniyle işe yaramıyor. İstikametimiz
belli ancak inişin imkansız olduğu bir yere uğramamak için kaygı duyuyoruz. Kar
iyice artıyor. Gök gürültüleri ve şimşekler hemen tepemizde patlıyor. İki
bacayı da zor bela iniyoruz. Saatler sürecek bir dolu başlıyor. Ellerimizi,
kulaklarımızı acıtıyor. Sırılsıklam bir şekilde ve yoğun dolu yağışı altında
kamp alanımıza ulaşıyoruz. Çadırımın dolu ve kar altında çökmüş olduğunu
görüyorum. Dağ evine giresim yok. Metal olduğu için şimşeği çeker diyerek içeri
sığınan arkadaşlarımı da uyarıyorum. Herkes sırılsıklam bir şekilde çadırlarına
gidiyor. Ben çadırımın üzerini temizliyorum ve çadırım biraz doğruluyor. İyi
ktü giriyorum içine. Sırılsıklamım. Yanımda fazla eşya yok. Sularımı, peçeteler
ile siliyorum ve ıslak pantolonumla tuluma girip ısınmaya çalışıyorum. Saatler
sonra dolu duruyor, arkadan gelen arkadaşlar da yetişiyor. Islaklarımızı
kayalarda kurutmaya çalışıyoruz. Kesra’da harika bir günbatımı ve ıslak
elbiselerle kalakalıyoruz. Güneş batıyor, soğuk artıyor. Çadırlarımıza girip,
yarı ıslak kıyafetlerimzle harika bir uykuya varıyoruz. Sabah 5’te kalkıp 6’da
yola çıkıp, 2 saatlik bir yürüyüşle jiplerimize ulaşıyoruz. Bir saatlik bir
safari ile Şabil Kaplıcalarına gidip kemiklerimiz, iliklerimiz ısınana kadar
sıcak suda kalıyoruz. İşte bu iyi bir ödül oldu bizim için. Sodalı sularından,
ekşi yayık ayranlarından kana kana içiyoruz. Bal ve kaymakla güzel bir kahvaltı
yapıyoruz. Lahrut’a dönüp oradan da Bilesuvar kapısına gelip Azerbaycan’a
geçiyoruz.
Bu tırmanışın videosunu izleyiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=5vLDy-JDEAU&list=PLbskaLxcPQxyvpzA-3fHqTZeZZdcJftf-&ab_channel=YollarDelisi
0 Yorumlar